Her ne kadar yapay zeka, özellikle açık kaynaklı üretken yapay zekanın kullanıma sunulmasıyla birlikte bilgiye erişimi güçlendiren bir araç olarak sunulsa da, teknolojik altyapıya ihtiyaç duyulmaktadır ve bu altyapının maliyeti yüksektir. Dünyanın dört bir yanındaki uzak bölgelerde hala bu teknolojiyi öğrenme süreçlerine nasıl entegre edeceklerini bilmeyen birçok düşük gelirli okul var, çünkü tüm öğrencilerin bu araçla çalışmak için İnternet erişimi olan bir cep telefonu veya bilgisayarı yok.
Altyapının ötesinde, dijital okuryazarlık sıklıkla gözden kaçırılan kritik bir engeldir. Toplumun her düzeyindeki eğitimcilerin ve öğrencilerin, önceki deneyimleri ne olursa olsun sağlam bir eğitime ihtiyaçları vardır. Birçoğu öğretmenlerin yapay zeka araçlarını sorunsuz bir şekilde entegre etmelerini bekliyor, ancak çoğu öğretmen, özellikle de deneyimli eğitimciler, bunlardan en iyi şekilde yararlanmak için gerekli bilgi ve özel desteğe sahip değil. Bu beceri açığı, adil uygulamayı daha da sınırlamaktadır.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), yapay zekayı yalnızca fiziksel erişim açısından değil, aynı zamanda kullanımına ilişkin bilgi açısından da olası bir eşitsizlik faktörü olarak tanımlıyor. Ayrıca algoritmalar, her kullanıcının kökenine ve bağlamına dayalı önyargılar üretebilir ve bu da öğretimin nesnelliğini bozabilir.
Yapay zeka insanların hayatlarını kolaylaştırmak için birçok fırsat sunarken, başlangıçtaki demokratikleşme vaadini de unutmamalıyız. Bu nedenle eğitimdeki açığı ortadan kaldırmak için adaletli uygulamayı teşvik edecek farklı önlemler almalıyız. Eğitimcilere sürekli eğitim sağlamak ve yapay zeka dalgasını direnmeden aşmalarına yardımcı olmak için önemli bir sektör olan akademik dünyayı dışarıda bırakmadan, hükümetlerden daha fazla telekomünikasyon altyapısı oluşturma ve İnternet'i uzak bölgelere getirme, girişimcilere kadar kamu ve kırsal okullar için ücretsiz çevrimdışı teknolojiler geliştirme ve kurma taahhüdü tüm sosyal aktörler tarafından paylaşılmalıdır.

Bir yanıt yazın